Aziz Okuyucu
Cenâb-ı Hakk"ın (c.c) Rahmeten lil âlemin olarak gönderdiği, kendisine Makam-ı Mahmud"u ihsan ettiği kâinatın efendisi yüce insan Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz her türlü övgünün üzerindedir.
Yüce Allah (c.c.) onu himayesine aldı. Yardımlarıyla kulları âciz bırakan âyet ve mucizelerle onu destekledi. Ona vahyini emanet etti.
Onu mükemmel bir davetle umumi bir peygamberlikle göndererek diğer yaratılmışlarla kendisi arasında elçi olarak görevlendirdi.
Diğer peygamberleri bir topluluğa veya bir kavme gönderdiği halde, Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz"i bütün kâinata gönderdi.
Ona gönderdiği vahyi (Kur"an"ı) korumayı bizzat üzerine aldı. Allah (c.c.)"ın bu himayesi sayesinde hiç kimse onun bir harfini bile değiştirmeye muvaffak olamadı. Hiçbir zaman da olamayacaklardır.
Cenâb-ı Hakk, Kur"an-ı Kerim"i mü"minler için bir rahmet, karanlıkları aydınlatan bir nur, hakikate ulaştıran, hak yola ve kurtuluşa eriştiren bir rehber olarak ihsan etmiştir.
Nitekim bir âyeti kerimede:
"Allah Teâlâ (bu Kur"an"a tabi olanı) bununla rızasını arayanı kurtuluş yollarına götürür. Kendi irade ve yardımıyla onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir." (5/16) buyurmaktadır.
Biz Müslümanlara düşen vazife ise Allah (c.c.)"ın verdiği bu nimetler karşısında, Rahman ve Rahîm olan, din gününün sahibi Allah (c.c.)"a hamd etmek, yalnız O"na kulluk etmektir. Bu vazifeyi yerine getirirken de Cenâb-ı Hakk"tan yardım ve tevfikini üzerimizden eksik etmemesini dilemek olmalıdır. Böylece Allah Teâlâ"nın (c.c.) kendilerine nimet ihsan ettiği peygamberler, velîler ve salih kullar zümresine bizleri de dâhil etmesi için duâ etmelidir.
Muhakkak ki Cenâb-ı Hakk"ın bize en büyük ihsanlarından biri de hiç şüphesiz Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)"in bizâtihi kendisidir. Onun emir ve nehiylerini bize anlatan, vahyini açıklayan odur. Mü"minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir. Bu yüzden Allah (c.c.)"ın emrine itaat etmemiz için gerek sözleri, gerekse davranışlarıyla bizleri bilgilendirmiştir. Bu hadislerin birçoğu Kur"an-ı Kerim"in açıklamasıdır.
Bir ayeti kerimede:
"Sana da Kur"an"ı indirdik ki insanlara vahyedileni açıklayasın." (16/44) emri ilâhisinin tecellisidir.
Başka bir hadisi şerifte Resûl-i Zişân Efendimiz"in:
"Bana bu Kur"an"ın bir misli daha verildi." Buyurması ve yine Necm suresinde onun için:
"O keyfine göre konuşmaz. (Onun) konuştukları, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir." (53/3-4) ayeti kerimelerinde buyrulduğu gibi onun bize söyledikleri çok önemli şeylerdir.
Cenâb-ı Hakk"ın (c.c) Rahmeten lil âlemin olarak gönderdiği, kendisine Makam-ı Mahmud"u ihsan ettiği kâinatın efendisi yüce insan Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz her türlü övgünün üzerindedir.
Yüce Allah (c.c.) onu himayesine aldı. Yardımlarıyla kulları âciz bırakan âyet ve mucizelerle onu destekledi. Ona vahyini emanet etti.
Onu mükemmel bir davetle umumi bir peygamberlikle göndererek diğer yaratılmışlarla kendisi arasında elçi olarak görevlendirdi.
Diğer peygamberleri bir topluluğa veya bir kavme gönderdiği halde, Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz"i bütün kâinata gönderdi.
Ona gönderdiği vahyi (Kur"an"ı) korumayı bizzat üzerine aldı. Allah (c.c.)"ın bu himayesi sayesinde hiç kimse onun bir harfini bile değiştirmeye muvaffak olamadı. Hiçbir zaman da olamayacaklardır.
Cenâb-ı Hakk, Kur"an-ı Kerim"i mü"minler için bir rahmet, karanlıkları aydınlatan bir nur, hakikate ulaştıran, hak yola ve kurtuluşa eriştiren bir rehber olarak ihsan etmiştir.
Nitekim bir âyeti kerimede:
"Allah Teâlâ (bu Kur"an"a tabi olanı) bununla rızasını arayanı kurtuluş yollarına götürür. Kendi irade ve yardımıyla onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir." (5/16) buyurmaktadır.
Biz Müslümanlara düşen vazife ise Allah (c.c.)"ın verdiği bu nimetler karşısında, Rahman ve Rahîm olan, din gününün sahibi Allah (c.c.)"a hamd etmek, yalnız O"na kulluk etmektir. Bu vazifeyi yerine getirirken de Cenâb-ı Hakk"tan yardım ve tevfikini üzerimizden eksik etmemesini dilemek olmalıdır. Böylece Allah Teâlâ"nın (c.c.) kendilerine nimet ihsan ettiği peygamberler, velîler ve salih kullar zümresine bizleri de dâhil etmesi için duâ etmelidir.
Muhakkak ki Cenâb-ı Hakk"ın bize en büyük ihsanlarından biri de hiç şüphesiz Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)"in bizâtihi kendisidir. Onun emir ve nehiylerini bize anlatan, vahyini açıklayan odur. Mü"minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir. Bu yüzden Allah (c.c.)"ın emrine itaat etmemiz için gerek sözleri, gerekse davranışlarıyla bizleri bilgilendirmiştir. Bu hadislerin birçoğu Kur"an-ı Kerim"in açıklamasıdır.
Bir ayeti kerimede:
"Sana da Kur"an"ı indirdik ki insanlara vahyedileni açıklayasın."
(16/44) emri ilâhisinin tecellisidir.
Başka bir hadisi şerifte Resûl-i Zişân Efendimiz"in:
"Bana bu Kur"an"ın bir misli daha verildi." Buyurması ve yine Necm suresinde onun için:
"O keyfine göre konuşmaz. (Onun) konuştukları, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir." (53/3-4) ayeti kerimelerinde buyrulduğu gibi onun bize söyledikleri çok önemli şeylerdir.
Allah Teâlâ (c.c.)"nın, Resûlü Ekrem Efendimiz vasıtasıyla gönderdiklerine iman ettikten sonra en iyi şekilde bu emirleri yaşamak, Resûlullah (s.a.v.)"ın sünnetini bilmekle mümkündür. Bunun yolu ise onun söylediklerini öğrenmektir. Mesela; Peygamberimiz (s.a.v.)"in namazı kılarken "beni gördüğünüz gibi kılınız" emrini yerine getiren sahabe efendilerimiz gibi bu emri yerine getirmek için de Efendimizin hadisi şeriflerini iyi bilmek gerekir.